24 Eylül 2018 00:50

Türkiye'nin Euro 2024 adaylığı: 'Az demokrasi' handikap mı?

Türkiye'nin Euro 2024 adaylığı: 'Az demokrasi' handikap mı?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye ve Almanya’nın aday olduğu 2024 Avrupa Şampiyonası’nın ev sahibi 27 Eylül’de belli olacak. AKP döneminde Olimpiyatlar ve Avrupa Kupaları gibi çok sayıda büyük organizasyona ev sahibi olmak isteyen ve bunun için ciddi hazırlıklar yapan Türkiye, şu ana kadar bu hedefine ulaşamadı. Ancak siyasi iktidar, tek oyla Fransa’ya kaptırılan Euro 2016’dan sonra Euro 2024’te de benzer bir akıbete uğramamak için elinden geleni yapıyor.

Bu siyasi destek, İsviçre’nin Nyon kentinde yapılacak oylamada Türkiye’nin en önemli avantajı olarak öne çıkıyor. Çünkü mevzubahis bu seviyedeki bir organizasyonsa -Her ne kadar Avrupa Kupası, Dünya Kupası ve Olimpiyatlar kadar talepkar ve zahmetli olmasa da-, UEFA, FIFA, IOC gibi kurumlar, düzenleyici ülkelerin tam iş birliğini talep eder ve bu iş birliği çoğu zaman yerel halkın çıkarları doğrultusunda olmaz.

Özellikle 1988 Seul’den beri ev sahibi kent veya ülkelerin birer “Beyaz Filler” yurduna dönüşmüş olması bunun sonuçlarından biri. IOC, FIFA gibi dünya sporunda at koşturan kurumların talep ettiği şatafata uygun olarak devasa spor kompleksleri inşa eden, bunlar için çok büyük paralar harcayan ülkeler, bugün bu tesislerle ne yapacaklarını bilemiyor.  

Bugün Brezilya, Güney Afrika, Yunanistan(Atina), Çin(Pekin), Rusya(Soçi) 20-30 günlük “festival” için yapılan ve yıllık bakım onarım maliyetlerini dahi karşılayamayan birçok lüks tesisini çürümeye terk etmiş durumda.

Özellikle Brezilya’nın 2014 Dünya Kupası için Amazon ormanlarının ortasında yer alan, profesyonel futbolun zayıf olduğu Manaus kentine inşa ettiği 325 milyon dolarlık stat, bu konuda ibretlik bir örnektir. Turnuva sırasında dolan, turnuva sonrası ise inlerle cinlerin top oynadığı bir yer haline gelen bu stada dair Independent’ta yapılan bir haberin vurucu cümlesini hatırlatmak istiyorum: “Manaus’un hala şebeke suyu yok ama gösterişli ve boş bir stadyumu var.”

Bugüne kadar bu konuda çok sayıda yazı yazdığım, haber yaptığım için ayrıntıya girmeyeceğim ancak mega spor organizasyonlarının çoğu zaman düzenleyici ülkeyi pişman eden, onları ekonomik ve ekolojik anlamda olumsuz etkileyen yapısı, dünya genelinde protesto hareketleri oluşmasına neden oldu. 2000’lerden bu yana özellikle Batı Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerindeki bu hareketler başarıya ulaşarak(Son dönemin en önemli hareketi Boston’daydı) sorumlu komitenin adaylıktan çekilmesini sağladı. Brezilya, Güney Afrika gibi ülkelerde de ciddi protestolar oldu ama bu gruplar “Hain” yaftasıyla kriminalize edildi.

NEDEN KİMSE OLİMPİYAT DÜZENLEMEK İSTEMİYOR?

Bu dönemde FIFA Genel Sekreteri Jerome Valcke’nin yaptığı “Size çılgınca gelecek ama daha az demokrasi dünya kupası düzenlemek için daha elverişli bir ortam sağlıyor” açıklaması mega spor organizasyonu-demokrasi denklemini kusursuz bir şekilde özetledi. O günden bu yana bu konuda yazdığım her yazıda bu itirafa referans vermeye özen gösteririm.

***

Türkiye ve Almanya’nın Euro 2024 adaylığına ilişkin geçtiğimiz günlerde bir rapor yayımlandı. Bağlayıcılığı olmayan bu UEFA raporuna dair haberlerde Almanya’nın aksine Türkiye’nin insan hakları alanında bir eylem planı bulunmadığı yönündeki vurgu öne çıkarıldı.

HDP Milletvekili Ahmet Şık da organizasyonun ev sahipliğinin Türkiye’ye verilmesinin “Dikta rejiminin uluslararası çapta onaylanması” anlamına geleceğini söyledi.

Valcke’nin sözlerini hatırlarsak, Türkiye’nin demokratik bir ülke olmamasının söz konusu kurumların(bu örnekte UEFA'nın) çok da umrunda olmayacağını hatta bunun bir avantaj dahi olabileceğini düşünebiliriz.

AKP VE OLİMPİYAT GERÇEĞİ

3 ÜLKE 3 OLİMPİYAT

Nitekim aynı raporda Erdoğan’ın organizasyona verdiği siyasi desteğe dikkat çekiliyor ve Türkiye’nin UEFA’ya vergi muafiyeti tanıdığı ve statlardan kira istemediği hatırlatılıyor. Ne demiştik, bu kurumlar at koşturabilecekleri, toplumun çıkarlarını gözetmek yerine organizasyonu daha görkemli gösterecek şatafata harcama yapmayı sorun olarak görmeyen ülkeleri tercih etmeleriyle meşhurdur.

Bunları ve UEFA’nın Türkiye’yi 5. kez reddetmeyi tercih etmeyeceğini hesaba katarak Türkiye’nin adaylık konusunda zannedilenden daha şanslı olduğunu düşünüyorum.

NEOLİBERAL OLİMPİYATA KARŞI MEŞALE BOSTON'DA

BOSTON DERSLERİ

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...