19 Mayıs 2018 22:59

Hiçlikten hepliğe Neyzen Tevfik

Hiçlikten hepliğe Neyzen Tevfik

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kimine göre ‘bir acayip adam’, kimine göre yaşamı söylenceye dönüşen bir bilge; konformist yaşamı benimseyenler için bir ‘serseri’, bu dünyaya sanki akıl satmaya gelmişler için bir ‘zırdeli’, tüm bunların toplamında O hiçlikten gelip hepliğe gittiğini bilen bir bilge: Neyzen Tevfik Kolaylı. Delilikle dahilik arsındaki o çizgide yaşayan Neyzen Tevfik, yaşamı boyunca biz zavallı ölümlülerin çok önemsediği dünya malını hiç umursamaz. ‘Hiç’liği seçer, hepliğe ulaşabilme bilinciyle. Var olabilmek ‘tutunabilmek’ için çirkinleşmez. İnsanların yüzünün çirkinliğiyle değil içinin güzelliğiyle, sahiciliğiyle, ‘saf’lığıyla ilgilidir.

Yaşamın zorluklarına, çirkinliklerine hicivleriyle, kimi zaman sövgüye dönüşen yergileriyle ve ‘neyi varsa onunla’ ile direnir; cevap verir. Yapıtlarının adı da “Hiç” ve “Azâb-ı Mukaddes”tir.

Neyzen Tevfik, 24 Mart 1879 tarihinde Muğla’nın Bodrum ilçesinde dünyaya gelmiş. Babası Hasan Fehmi Bey aslen Samsun-Bafra ilçesine bağlı Kolay beldesindendir. Kolaylı soyadı da buradan gelir. Neyzen’in doğduğu günlerde Bodrum’da Rüştiye (ortaokul ayarında) öğretmenliği yapmaktadır. Aydın düşünceli, kültürlü, müzikten anlayan, sanatsever ve nükteci bir insandır.. Anlayışlıdır, hoşgörülüdür. Çocuklarını öğretmen maaşıyla büyütür.

Neyzen Tevfik yaşamının önemli bir bölümünü ‘aklına estiği zaman’ Pendik’te geçirir. 1886 yılında doğan kardeşi Veteriner Bakteriyolog Ahmet Şefik Kolaylı Pendik’te yaşamaktadır. 1914 yılında 1. Dünya Savaşı’nın patlamasıyla, Pendik Bakteriyoloji ve Veterinerlik Enstitüsü Müdürü Forgeot ülkesine döner; Enstitü Müdür vekaletine Ahmet Şefik Kolaylı atanır. Ahmet Şefik Kolaylı enstitüde 1939 yılına kadar görev yapar. 1939-1945 yıllarında Tarım Bakanlığı teftiş heyetinde çalışan, 1946-1951 yıllarında da Tarım Bakanlığı müsteşar yardımcılığı görevinde bulunan Ahmet Şefik Kolaylı 26 Ocak 1976 tarihinde aramızdan ayrılır.

Neyzen Tevfik’in, Pendik burnunda eski Fransız kilisesinin yakınındaki (Geziboyu Caddesi’nden gidildiğindi şimdiki Beşiktaş Kulübü Tesislerinin 50-60 metre güneyinde) çitlembik ağacının dibinde ney üflediğini, ‘gören, duyan’ birçok eski Pendikliden dinledim.

Paraya pula, giyime kuşama hiç değer vermez Neyzen Tevfik. Bu nedenle de hayatı boyunca hiç parası olmaz. Pendik’teki en yakın arkadaşı, Pendik’in ilk fotoğrafçılarından Foto Baki olarak tanınan Baki Özen’dir. Neyzen’in sevdiği bir arkadaşı daha vardır Pendik’te. O da Pendiklilerin “Deli Şaban” dedikleri, Şaban Efendi’dir.

Neyzen Tevfik, yedi yaşındayken, Muğlalı Kel Mülâzım Hüseyin Ağa Müfrezesi’nin kent çarşısında, eşkıyaların kesik başlarını halka göstermelerine tanıklık eder. Belleğinden silemediği bu görüntü, hayatı boyunca sıkıntısını yaşayacağı sara nöbetlerinin tetikleyicisi olmuştur. Neyzen Tevfik bu olayı şu cümlelerle aktarır:

“Okula yeni başlamıştım, bir aksam paydos olmuş, ben babamla beraber eve gitmek üzere yola koyulmuştum. Tam çarsı hizalarına geldiğimiz sırada uzaktan gelen davul, zurna sesleriyle durakladık. Ben daha o yasta musikinin tutkunu, çılgınca düşkünüydüm. Babamı elinden çekerek çalgı seslerinin geldiği tarafa doğru adeta sürüklüyordum. Nihayet alayın ucu Köşkiçi Meyda-nı’nda göründü. Biraz daha yaklaşınca zurna ve lavtaların ahengine tempo tutan davul tokmakları sanki hep birden kafama inmeye başlamıştı. Yaklaşan kalabalığın ellerinde on, on beş sırık, sırıkların ucunda da kesik insan kafaları vardı. Gözlerim dehşetle yuvalarından fırlamış ve ben çığlığı basmıştım. Şaşıran babam, güya o feci manzarayı bana daha fazla göstermemek için önünde durduğumuz demirci dükkanının içine dalıvermişti. Oysa olan olmuş ve çocuk ruhumda müthiş bir kasırga kopmuştu. Eve, dinmeyen titremeler içinde getirildim ve birçok korku ilaçlarından geçirildim. Fakat yazık ki bilincimin bir burcu göçmüş, akil tahtamın bir çivisi demirci dükkanında düşüp kaybolmuştu.”

Neyzen Tevfik’in uğrak yeri babasının da gittiği Tepecik Camii yakınındaki kahvedir. Tevfik, o kahveye gelen dervişlerin üflediği neye sevdalanır, ney üflemek ister. Ancak babası Hasan Fehmi Bey, yedi yaşındaki oğlunun öğrenim hayatını olumsuz etkiler düşüncesi ile buna izin vermez. Neyzen Tevfik’in, şiire olan ilgisi de Bodrum’daki çocukluk yıllarında başlar. 1892 yılında, babasının “Urla Rüştiyesi”ne atanması üzerine, ailesiyle birlikte Urla’ya gider. Bir yıl sonra, usta bir neyzen olan Berber Kâzım’la tanışır ve ondan ney dersleri alır. Bir yıl sonra sara nöbetleri de başlar, okulu bırakmak zorunda kalır. Neyzen Tevfik, neyini koltuğunun altına sıkıştırdığı gibi İzmir Mevlevihanesi’nin yolunu tutar.

“O yılların İzmir’i, “İstibdat yönetimi”nin muhalif aydınları gönderdiği sürgün yeridir. İzmir Mevlevihanesi de onların uğrak, dahası toplanma yeri gibidir. Neyzen Tevfik burada Tokadizâde Şekip, Tevfik Nevzat, Ruhi Baba ve Şair Eşref gibi pek çok ünlü isimle tanışır. Onlardan Türkçenin yanı sıra Arapça ve Farsça dersleri alır. Şair Eşref yalnızca dostu ve hocası olarak kalmayarak ona hicvin kapılarını da açar. İlk şiiri o günlerde, 13 Mart 1898’de Muktebes dergisinde yayımlanır.”

Sonraki yıllarda, İstanbul’da da dönemin birçok ünlü ve etkili aydınıyla tanışır, arkadaşlık, dostluk yapar. Neyzen Tevfik 1910 yılında “sarıklı bir zatın kızı olan Cemile hanımla”, kardeşinin ve babasının karşı çıkmasına karşın, annesinin ısrarı ile evlenir. Bu evlilikten bir kızı olur, fakat evlilik yürümez ve kızı Leman henüz üç aylıkken kayınbabasının eşini alıp götürmesiyle son bulur. 1919 yılında, ilk kitabı “Hiç” yayımlanır.

“1923 yılında Ankara’ya gider ve bir süre o yıllarda Ankara’da olan kardeşi Şefik Kolaylı’nın yanında kalır. Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı ve Mustafa Kemal’i yücelten şiirler yazar. Cumhuriyet devrimlerine bağlı, onları savunan bir şairdir artık. Geçmişe, geçmişin kalıntılarına karşı acımasız bir savaşıma girişir. 1926 yılında Atatürk’le tanışır. 1927 yılında sara nöbetleri ve alkol yüzünden sıkça gideceği Toptaşı Tımarhanesi ve Zeynep Kâmil Hastanesi’nde tedavi görmeye başlar. ’40’lı yıllarda doktoru olduğu kadar dostları da olan Mazhar Osman ve Rahmi Duman’ın aracılığı ve Valiliğin oluru ile Bakırköy Akıl Hastanesinin 21 numaralı koğuşu ona ayrılır. İstediği zaman gelir, yatar, dinlenir ve çıkar gider.”

1949 yılında, dostlarından İhsan Ada, Neyzen Tevfik’in eserlerini, onun gözetimi altında, Azâb-ı Mukaddes adı ile kitaplaştırır. 1951 yılında “Onu Affettim” adlı bir filmde önemli bir rolde gözükür. “Ağlayan Şarkı” adlı bir başka filmde de Suzan Yakar’la oynar.

Otoriteden hoşlanmayan, dünya malına değer vermeyen, tutunabilmek için çirkinleşmeyen bu ‘acayip adam’ın, Neyzen Tevfik’in ‘Hiçlikten hepliğe’ uzanan yaşamı 28 Ocak 1953’te son bulur. Yaşamının bir kısmını geçirdiği Pendik’te ise, (Sadece mezarı oradayken Kartal’da adına anıt dikilmiş, meydana adı verilmişken) ne dibinde ney üflediği çitlembik ağacı, ne onu yaşatacak bir anıt var. Ne yazık ki bilmeyen birçok Pendikli için yalnızca bir sokak adı; Neyzen Tevfik.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...