16 Ekim 2016 00:52

Giovanni Scognamillo: Korku edebiyatı ve korku sanatları uzmanı bir sinema tarihçisi

Giovanni Scognamillo: Korku edebiyatı ve korku sanatları uzmanı bir sinema tarihçisi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Aynı dergilerde yazdık, aynı mekânları paylaştık, aynı insanlarla arkadaşlık yaptık. Ne zaman Beyoğlu’ya çıksam Giovanni’ye rastlardım. En önemli ortak dostumuz birlikte kitaplar yazdığı ve çok erken yaşta yitirdiğimiz Metin Demirhan’dı. Giovanni’yi çoğunlukla Metin’in Atlas Pasajındaki dükkânı Atılgan’da bulurdum. Giovanni Scognamillo’nun, birlikte yazdığımız Merhaba Beyoğlu dergisinde “Mesut Kara ve Küçük İskender olmasa Beyoğlu çekilmez” demişliği de vardı.

Birçok kez evinde sohbetler, söyleşiler yaptık. Birçok konuda, özellikle fantastik sinema alanında Giovanni’ye danışırdım. 2006 yılında Giovanni Scognamillo, Metin Demirhan ve Yılmaz Atadeniz’in danışmanlığında Fantastiğin Sineması adlı belgeselimi çekmiştim. Yeni projelerimiz Metin’in vefatıyla yarıda kalmıştı. Birlikte Erotik Türk Sineması belgeseli çekecektik. Şimdi Giovanni’nin vedasıyla daha da yalnızlaştık.      

Kimi insanları tanımlamak, onları anlatmak çok zordur. Nereden başlayacağınızı, hangi özelliğini anlatacağınızı şaşırırsınız. Bay Giovanni Scognamillo da böyle insanlardan. Sinema tarihçisi, sinema yazarı, korku edebiyatı ve korku sanatları uzmanı, vampirolog… Sinema tarihçisi, İtalyan kökenli Giovanni Scognamillo 1929’da İstanbul’da doğar. İtalyan Lisesi’ni bitirdikten sonra, İtalyan Kitapevini yönetmeye başlar. Sonra dekoratör yardımcılığı ve 14 yıl bankacılık yapar. Şube müdürlüğü yaptığı bankadan ayrılıp reklam filmleri dağıtan bir şirkete ortak olur. 1964 yılından itibaren İstanbul’da çekilen birçok yabancı filmde, prodüksiyonda ya da reji asistanı olarak çalışır. 1948-60 yılları arasında daha çok yabancı basında muhabirlik yapar, sinema yazıları yazar. 1961’de Akşam gazetesine sinema eleştirmeni olarak girer ve 1967’ye kadar çalışır. 

SİNEMAYA ADANMIŞ BİR YAŞAM
Sinemaya ilgisi çocukluğunda başlar. Çünkü babası ve eniştesi sinema alanında çalışıyorlardır. 30’lu yılların başlarında Star Film’in sahibi olan babası, Elhamra sinemasının müdürlüğünü yapar bir süre, sonra İpekçilerin yanında, Fitaş’ta çalışır. 1951’den sonra da o yıl kurulan Atlas Film’e işletmeci olarak girer. Yine 1930’ların başlarında Fox şirketinin İstanbul şubesinde satış müdürü olan eniştesi Viktor Kastro, aynı dönemde Süreyya sinemasının da müdürüdür. Daha sonra da Atlas sinemasında müdürlük yapar. Vedat Ar’la birlikte reklam filmleri çeken bir şirket kuran eniştesi, reklam filmleri işletmeciliği de yapar.

Bay Giovanni ilk kitaplarını sinema yazarı ve araştırmacısı Agâh Özgüç’le birlikte hazırlar. 1965 yılında “Türk Sineması’nda Kadın ve Cinsellik” adlı kitabı ve “1965 Sinema Yıllığı”nı yapıyorlar birlikte. Giovanni Scognamillo bu kitapların ardından “Türk Sineması’nda 6 Yönetmen”i yazıyor. Sonra arka arkaya kitaplarını yayınlamaya başlıyor. Giovanni Scognamillo’nun yazdığı 1896-1986 yıllarını kapsyan iki ciltlik Türk Sinema Tarihi adlı kitabı, daha sonra genişletilmiş içeriğiyle tek cilt olarak da yayımlandı. Bu kitap dışında başka araştırmacı ve tarihçilerin de Türk Sinema Tarihi kitapları, çalışmaları, araştırmaları var. Bunların yeterli ve doğru olup olmadığını soruyorum. “Benim yazdığım sinema tarihi dahil olmak üzere yeterli olduğunu düşünmüyorum. Türk sinemasını sıfırdan başlayıp yeniden araştırmak gerekiyor. Çünkü acaba ilk Türk filmi Fuat Uzkınay’ın çektiği fakat kimsenin görmediği film midir? İlk gösteri gerçekten Sponeck Salonunda yapılan gösteri midir? O gösteriyi gerçekten Sigmund Weinberg mi yaptı? Bu tarz sorular sürekli olarak soruluyor fakat derinlemesine bir inceleme yok. En azından yayımlanmış incelemeler eksik.”

1980-2000 ARASI SİNEMAYA ELEŞTİRİLERİ
1980-2000 yılları arasında yapılan sinemaya da, sinema yazarlığına da biraz eleştirel bakıyordu Giovanni Scognamillo. 12 Eylül’ün baskılarında doğan sinemanın, kendini aşamadığını düşünüyordu. “Sadece 12 Eylül psikozuyla da açıklanamıyor bu. Cinsellik başta olmaz üzere bazı temalara daha özgürce yaklaşabiliyor Türk sineması. Bu arada unutulan bir şey var. Sinema sanattır fakat aynı zamanda popüler bir sanattır, bir gösteri sanatıdır. Bu filmlerin izleyici sayısına, hâsılatlarına baktığımda merak ediyorum, bu filmler kimler için yapılıyor? Bazen çok tutulan, iyi eleştiriler alan hatta ödüller alan film seyirci bulamıyor. Neden? Tamam, eski Türk sinemasının seyircisi televizyona kaydı fakat bu tür sinemanın seyircisi nerede merak ediyorum. 80’lerden bu yana birçok Türk filmi, yabancı festivallerde ödüller aldı. Ancak o ödül alan filmler, o ödül veren ülkelerde çok ender gösterildi ve o filmlerden birçoğu Türkiye’de de seyirci tarafından çok ilgiyle karşılanmadı. En basit tanımlamayla bir film niye yapılır? Sinemada gösterilmek ve seyircinin ilgisini çekmek için. Elbette bir filmin gişe yapması onun iyi film olduğunun ölçüsü değildir. Değişen sinema kendi seyircisini bulamadı. Her ülkede sanat sineması vardır. Fakat kendi pazarını da yaratır bu sinema. Bizde bu filmlere yeterli tanıtım da yapılamıyor. Bu sadece, salon bulamıyoruz edebiyatıyla da açıklanamaz. Salon bulsak da seyirci bulamıyoruz. Bir ulusal festivalde ödül almak ya da bir iki sinema yazarının övücü yazılarını okumak o yönetmeni ya da yapımcıyı tatmin ediyorsa benim söyleyecek bir şeyim yok.”

“Son dönem Türk sineması ne kadar bireyciyse kanımca eleştiri de aynı durumda. Yani bir elit için film yapılıyorsa, sanki bir elit için de sinema yazısı yazılıyor. Hem yeterli değil hem de bence doğru değil.”

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...